Uluslararası Barış Günü


21 Eylül Uluslararası Barış Günü'nün (The International Day of Peace) amacı tüm dünyada tüm gün boyunca barış ve ateşkes çağrısı yapmaktır.

Bu eylemde Birleşmiş Milletler Merkezi'nde "Barış Çanı" çalınır. Bu çan dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralardan yapılmıştır ve küresel dayanışmayı simgeler. Japonya tarafından "savaşlardaki insani kıyım"ın anısı olarak armağan edilmiştir . Üzerine "Çok Yaşa Mutlak Barış" yazısı kazınmıştır.

21 Eylül Uluslararası Barış Günü Birleşmiş Milletler'e üye olan her ülkede çeşitli etkinliklerle kutlanır.

Dünya Barış Günü (İngilizce: International Day of Peace, Fransızca: Journée internationale de la paix) - 21 Eylül tarihinde kutlanıyor.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981'deki 57. birleşiminde, "Genel Kurul'un açılış günü olan her Eylül'ün üçüncü salı gününü"nı "Uluslararası Barış Günü" ilan edilmiştir. Yıllar sonra Genel Kurul'un 7 Eylül 2001 tarih ve A/RES/55/282 sayılı kararı ile 21 Eylül'ün Barış Günü olarak kabul etmiştir.

Birleşmiş Milletler, Barış Günü'nde, dünya çapında çatışmaların önlenmesi ve barışın tesisi yolunda bilinçlenmeyi amaçlıyor. Her 21 Eylül de, Birleşmiş Milletler Merkezi'ndeki "Barış Çanı" çalınıyor. Savaşlardaki insani kıyımın anısına Japonya tarafından yaptırılan bu çan, dünyanın tüm kıtalarından çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretildi. Çanın üzerine, "Çok Yaşa Mutlak Barış" yazısı kazındı.

 ''Yurtta Sulh, Cihanda Sulh''M.K.ATATÜRK

 Yurtta Sulh ve Cihanda Sulhun Anlamı ve Kapsamı.

Yurtta sulh, cihanda sulh, Türk İnkılâbının bir temel ilkesi, Türk dış politikasının da dayanağıdır. 1961 ve 1982 Anayasalarımızda yer alan, devlet yönetiminde ve her türlü devlet faaliyetlerinde yönlendirici bir nitelik taşıyan, "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh,, ilkesi, sadece bir parola değil, aynı zamanda bir üstün hukuk kuralıdır.

"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesi bir taraftan yurt içinde huzur ve sükûnu, güven içinde yaşamayı, diğer taraftan da milletlerarası barış ve güvenliği hedef tutar, ilke, hem iç politikanın, hem de dış politikanın temel dayanağıdır.

Atatürk'ün belirttiği gibi, "Haricî siyaset bir heyet-i içtimaiyenin teşekkülü dahilisi ile sıkı surette alâkadardır. Çünkü teşekkül-ü dahiliyeye istinat etmeyen haricî siyasetler daima mahkûm kalırlar. Bir heyet-i içtimaiyenin teşekkül-ü dahilisi ne kadar kuvvetli olursa, siyaset-i hariciyesi de o nisbette kavi ve rasin olur."

Yine Atatürk'ün dile getirdiği gibi, "Haricî siyaset, dahilî teşkilâtla mütenasip olmak lâzımdır."

Bu bakımdan "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesini iç ve dış politika ile birlikte, bir arada incelemek ve değerlendirmek lâzımdır.

"Yurtta Sulh" insanın huzur ve güven içinde, insan kişiliğine yakışır şekilde yaşamasını ifade eder. "Yurtta Sulh" herşeyden önce ülkede, o insanın, insanca yaşamasını, insanlık tıynetinin gereğinin tanınmasını ifade eder.

"Yurtta Sulh" toplum hayatındaki düzeni, vatandaşın devlete güvenini, devletin de ülkede asayiş ve otoriteyi sağlamasını öngörür. Ülkede kanun hakimiyeti ve hukuk hükümranlığı,"Yurtta Sulh" ilkesinin en tabiî bir sonucudur. "Yurtta Sulh", Devletin, vatandaşına karşı huzur ve güven içinde yaşama imkânına kavuşması için yükümlülükler de yükler.

Atatürk barış içinde Türk insanını mutlu kılmanın yolunu, Cumhuriyette bulmuştur. Atatürk'e göre, Cumhuriyet, yeni ve sağlam esaslariyle, Türk milletini emin ve sağlam bir istikbal yoluna koyduğu kadar, asıl fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibariyle, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur.

"Cihanda Sulh" ise, milletlerarası barış ve güvenliğin korunmasını ve sağlanmasını, milletlerarası barışın bölünmezliğini, insanlığın da hepsini bir vücut ve her milleti de onun bir uzvu addetmeyi amaç bilir. "Cihanda Sulh" milletlerarası ilişkilerde kuvvete ve kuvvet tehdidine başvurmamayı, milletlerarası uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümlenmesini öngörür.

"Cihanda Sulh" bütün milletleri barış içinde, refaha, saadete ve daha ileri uygarlık çağına yöneltmeyi ifade eder.

"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh", ilkesinin temelinde yatan, insan sevgisi ve insanlık anlayışıdır.

Atatürk, "Biz kimsenin düşmanı değiliz, yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız"derken eşsiz bir insan sevgisinden, insan saygısından bahsetmiştir.

Atatürk'ün barış ve güvenlik içinde insanlık ailesine verdiği değer, 1937'de Romanya Dışişleri Bakanı Antenesku ile yaptığı konuşmada en açık şekilde dile getirilmiştir:

"insan mensup olduğu milletin varlığını ve saadetini düşündüğü kadar, bütün cihan milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin saadetine ne kadar kıymet veriyorsa bütün dünya milletlerinin saadetine hadim olmağa elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Çünkü dünya milletlerinin saadetine çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve saadetini temine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında sükûn, vuzuh ve iyi geçim olmazsa bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın huzurundan mahrumdur... En uzakta zannettiğimiz bir hadisenin bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz."

"Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" en geniş ve yaygın anlamı ile, teknik bir deyim olan kollektif güvenliği, milletlerarası barışın korunmasını ve devamlılığını da ifade eder.