1949 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'ni bitirdi. 1953 yılına kadar İstanbul'da özel bir hastanede ve bir şirkette çalıştı. Daha sonra Susurluk Belediye Tabibi, Susurluk Şeker Fabrikası Tabibi ve Borasit Madeni Tabibi olarak 1961 yılına kadar Balıkesir'de bulundu.
1961 yılında tekrar İstanbul'a yerleşerek bir müddet özel sektörde çalıştıktan sonra, 1967 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu İstanbul hastanesi'nde görev aldı. 1981 yılında bu hastanedeki başhekim yardımcılığı görevinden ayrılarak Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı'nda sanatçı öğretim görevlisi ve başkan yardımcısı oldu. Konservatuarın İstanbul Teknik Üniversitesi'ne bağlanması üzerine 1986 yılında profesör unvanı alan İçli, Komposizyon Bölümü başkanlığına tayin edildi.
Selahattin İçli'nin müzik ile yakınlığı çocukluk yıllarında babası İbrahim İçli'nin etkisi ile başlamıştır. Hem anne, hem baba tarafından kardeş çocukları olan udi bestekâr Şerif İçli ve İbrahim İçli, 1914 yılında Beşiktaş musikî kulübüne devam etmeye başlarlar. Neyzen İhsan Bey'in hoca olduğu bu ocaktan yetişenler arasında Hakkı Derman da vardır. Babasının müziğe olan alâkası ve zengin repertuarı sebebiyle, oğlu Selahattin'in kulağı daha çocukluk yaşlarından itibaren Türk musikîsinin klâsik ve güncel eserleriyle doldu. Böylece; ilk gençlik yıllarında kendisini bestekârlığa götürecek önemli temel unsur sayılabilecek oldukça geniş bir repertuara sahip olmuştur.
İlk şarkısını 17 yaşında besteledi. Güftesi, Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Hıyâban" isimli şiirinden alınan Hüseynî makamındaki bu şarkının Şerîf İçli tarafından beğenilmesi, Selahattin İçli'yi yeni besteler yapma alanında daha büyük bir şevkle çalışmaya sevk etti.
1942 yılında büyük hayranlık duyduğu ve babasının da yakın arkadaşı olan Selahattin Pınar'la tanıştı. Selahattin Pınar'ı yıllarca hemen her hafta evinde ziyaret ederek onun bestekârlık konusundaki bilgi ve görüşlerinden faydalandı.
Üniversite öğrenimi, tıp fakültesindeki derslerinin yanı sıra, Selahattin İçli'nin musikî üzerinde yoğun olarak çalıştığı bir eğitim devresi oldu. Kuruluşundan itibaren on yıl kadar İstanbul Üniversitesi korosunda bulundu ve kanuni Ekrem Karadeniz'in özel derslerine devam etti. Bu dönemde, birçok müzik çalışmalarına ve konserlere sesi ve ud ile de katıldı.
Selahattin İçli'nin çeşitli ansiklopedi, gazete ve dergilerde makale, fıkra, araştırma ve eleştiri türünden 400'ün üzerinde yazısı yayınlanmış olup 1998 yılında Kültür Bakanlığı'nca verilen Devlet Sanatçısı unvanını almıştır.
Özellikle güfte yazarı-şair Cansın Erol Hanım ile oluşturdukları beraberlikten”Aşkın rengi”, ”Cimri mi cimri”, ”Gece gözlüm”, ”Güneşin battığı yerde”, ”Hoş geldin”, ”Hüzün zaman zaman”, ”Ne zaman başlar bilinmez” gibi çok farklı şarkılar ortaya çıkar. “Bitmez tükenmez bu dert”, “Zeytin Gözlüm”, “Bahara indi melekler”, “Gül Açılsın Dudağında Gülüver”, “Hüzün Zaman Zaman Deli Dalgalarla Gelir”, “Ayrılık Var Çıkan Falda” ,”Bir seni bir gülü” ,”Bir sabah bakacaksın bir tanem”, ”Bir destan dolaşır” gibi daha onlarca esere imzasını atar. İmzasını atmakla kalmayıp, Türk musıkisinde özlenen yeni bir ses, ekol, tını, tarz, üslup ve çığırı da beraberinde getirir. Ancak o da her büyük bestekâr gibi onun da gerçek değeri, ölümünün ardından yıllar geçtikten sonra daha iyi anlaşılacaktır. Tıpkı Hacı Arif Bey,Sadettin Kaynak v.b.gibi…