Ömer ALTUĞ


Türk Bestekar
Türk Bestekar

Ömer Altug, 1907 yilinda Sivas’ta dogdu. Sivas Sultanisi’nde orta ögrenimini tamamladi. Lise egitiminden sonra müzik tutkusu agir bastigindan, egitimine devam etmedi ve kendini müzige adadi.

Saza çocuk denecek yasta ve kendi çabalariyla ögrendigi ud ile basladi. En çok etkilendigi kisi Tamburi Cemil Bey oldu. Klasik Türk Müzigi’nin, notaya dayanan kültürüne vakifti. Bir ara, kemana da heves etti. Yataginin yaninda udu, kemani daima dururdu. Onlarla yatar, onlarla kalkardi. Sabahlari, en büyük zevki, sazlari ile ugrasmak olurdu. Sonradan, tambura tutuldu. Uddaki basarisini, tamburda gösterebilmek için, gece-gündüz, bütün çalismalarini bu saza döktü. Mizrabi güzeldi. Artik O, udi degil; Tamburi Ömer Altug olarak anilmaya baslamisti. Kemanin verdigi yetenekle, yayli tamburdaki basarisi daha da üstün oldu. Bunun sonucunda da güfte, beste ve saz semaileri ortaya çikardi. Güfte ve bestelerini, los bir ortamda yazar ve bestelerdi.

Müzige olan tutkusunun yaninda, güzel sanatlarin her dalina karsi da bir egilimi vardi. Bunlardan biri olan hattatlik ile ilgilendigi gibi, kendi yetenegi dahilinde çalismalar yapardi. Gördügü her güzel seye asik olan, hassas, duygusal, mütevazi bir kisiligi olan Tamburi Ömer Altug’un, çevresinde, kendi gibi müzige tutkun sanatçi arkadaslari vardi. Sivas Halkevi’nde, kimi konusmacilarin yaninda, müzigini icra eder, konusmalara ayri bir hava ve renk getirirdi. Bu olaylar, O’nu ve kendini müzige adamis sanatçi arkadaslarini Halkevi’ne baglamisti. Artik her hafta, Cumartesi günleri, Halkevi hoparlörlerinden, bütün Sivas, esi bulunmaz bir müzik ziyafetini dinleme mutlulugunu yasiyordu.

Çok geçmeden, TRT Ankara Radyosu’nda tertiplenen, müzik folkloruyla ilgili çalismalara, Sivas Halkevi’ni de çagirdilar. Bu vesileyle, Radyoevi’nin Türk Müzigi bölümünde çalisanlarla tanisti ve kisa bir süre sonra da, 1944 yilinda Ankara Radyosu sinavlarini kazanarak, radyonun kadrolu sanatçilarindan biri oldu. Radyo sanatçiliginin yanisira, Milli Savunma Bakanligi ve Harita Genel Müdürlügü’nde çalisti.

Içine kapali bir sanatçiydi. Bestelerinde, içli bir gönlün, tambur kadar duygulu seslenisleri vardi. Bu yüzden hiçbir zaman, piyasada çalismadi. Çünkü müzik, O’nun için bir geçim kaynagi degil, ruhunun besin ve ilham kaynagiydi. O’nun sanatçi ruhu, Ankara’ya hiçbir zaman isinamadi. Maalesef, emekli bile olamadan, hastaliginin belirtileri ortaya çikinca, Sivas’a döndü ve bir bürokrat sehri olan Ankara’nin her çesit hengamesinden uzak, mütevazi bir yasam sürmeyi tercih etti.

Bir süre sonra, hastaligi ilerledi ve maalesef çok sevdigi tamburunu ve müzigi birakmak zorunda kaldi. Gerekli vefayi göremeden, vakitsiz bir sekilde, 9 Mart 1965’te 58 yasinda, Sivas’ta hayata gözlerini yumdu. Geride, kendisine ait onlarca beste, güfte ve sarki birakti. Bunlarin içinde en taninmislari;

Neyden Dökülen Nagme Olup Kalbime Aksan (sevgili esi Nazmiye Altug için bestelemistir.),
Nedendir Ruhumda Bu Hicran Neden
Ruhumda Bu Aksam Yine Gizli Bir Melal Var Hüzün Gibi
Gül Yüzlüm Ismini Nerede Ansam’dir
Nihavend Saz Semaisi (Bu esere Gönlümün Melali adini vermistir.)
Sehnaz Saz Semaisi
Sultaniyegah S